Toygun ATİLLA
LEVENT’TE BULUŞMA
Martı adı ile bildiğimiz scooterları ile İstanbul’un görüntü kirliliğine önemli ölçüde katkıda bulunan Oğuz Alper Öktem ile kendisinin daveti üzerine Levent’teki şirketlerinin merkezinde buluştum.
Dev bir hangarı andıran şirketin her köşesinde scooterdan motosiklete Martı uygulamasında yer alan araçlar her bir köşede…
Çalışanlar için masa tenisinden, sosyalleşme alanlarına kadar her şey dizayn edilmiş.
Modern bir görüntü.
Buraya kadar her şey tamam.
AMANSIZ VE APANSIZ MARTI KARŞITI
Açık söyleyeyim.
İlk çıktığı günden itibaren ticari scooterların apansız, amansız karşıtıyım.
Sebebi ise, düzensiz ve denetimsiz bir şekilde İstanbul’un her köşesinde yarattıkları görüntü kirliliği ve kontrolsüzlükleri.
Üstüne bir de ölümle sonuçlanan kazalar.
MARTI ELEŞTİRİSİ İÇİNDEKİ UZAN’I ÇIKARTTI
Tam da bu görüntü kirliliğinden bahsedip, yolda gelirken E-5 otoyolu üzerinde emniyet şeridine bırakılmış halde duran martı elektrikli motosikletten bahsettiğim anda Oğuz Alper Öktem’in içinden çıkan Cem Uzan ile karşılaştım.
Büyüyen gözleri ve aynı büyüklükte açılan ağzından çıkan cümlelerde, öfke ile Martıların ve benzerlerinin yeni dünya düzeninin en önemli kurgularından birini anlatmaya başladı.
Emniyet şeridine bırakılmış martı motosikletin orda olması “onun sorunu” değildi. Sistem hatalıydı ona göre. Otomobiller yüzünden otobana çıkamamıştı. Yol kenarında bu yüzden bırakmıştı.
Ya o motosikletin kazaya sebebiyet verme riski, ya kapattığı emniyet şeridinde yol hakkı üstünlüğü olan ambulansların, emniyet araçlarının, itfaiyenin geçişlerinin engellenme ihtimali.
Gördüğüm ve yanıtlarından anladığım bu konu çok da onu ilgilendirmiyordu.
Kazaya neden olabilir dediğimde?
“Bugüne kadar bir tek kaza olmadı o martılar yüzünden” yanıtını verdi.
Oysaki, bugüne kadar kaza olmamış olmaması olmayacağı anlamına gelmezdi ki. Yüzde 1’lik risk bile ABD’de bile borsaya açılmış bir şirket tarafından düşünülmesi gerekmez miydi?
Oğuz Alper Öktem’in hayal ettiği yeni dünya düzeninde sürücüsüz elektrikli otomobiller, scooterlar ve motosikletler var. Bunun üzerine de karşılıklı tartışıyoruz ve geriliyoruz.
Hülasa…
Bunları bir kenara bırakalım.
ÜST GEÇİTLERDE İLANLAR SOSYAL MEDYADA REKLAMLAR
İstanbul’da yaşayıp da bilmeyeniniz, sosyal medya kullanıp da görmeyeniniz yoktur.
TAG’dan ve Oğuz Alper Öktem’den bahsediyorum.
Hemen hemen İstanbul’daki tüm üst geçitlerin üzerindeki TAG ilanlarını, Oğuz Alper Öktem’in de sosyal medya hesaplarından yaptığı TAG mücadelesine ilişkin sponsorlu paylaşımları görmeyeniniz yoktur.
TAG TARAFTARLIĞI ORTAMI YUMUŞATTI
İstanbul’da görüntü kirliliği yaratmalarından, denetimsizliklerinden, kontrolsüzlüklerinden ötürü Martılara ne kadar karşıysam TAG uygulamasına da İstanbul’daki taksici nobranlığından, dünyada da bu şekilde uygulamaların olmasından ve güvenlikli ulaşım sağlamasından ötürü o derece taraftarım.
Bunları benim ağzımdan da duymak Oğuz Alper Öktem’i rahatlatmış olmalı ki, sohbetimiz daha medeni bir üslupta ve ev sahibi olduğunu hatırlaması ile belli bir nezaket ölçüsünde devam ediyor.
DÜNYADA ÖRNEĞİ ÇOK
Oğuz Alper Öktem, TAG’ın yasal bir mevzuata kavuşması için uzun zamandır mücadele ediyor.
Şu ana kadar uygulamaları kapsamında 110 bin TAG sürücüsü var.
Adli sicil kaydı, nüfus cüzdanı örneği, otomobil ruhsatı ve plakası bir de sürücü adayının kendi fotoğrafını paylaşması ile TAG sürücü adaylığına başvuru süreci başlıyor.
Sonrasında yapılan tele mülakatın ardından ise onaylı bir TAG sürücüsü olunabiliyor.
TAG’da UBER benzerleri gibi bir yolcu taşımacılık sistemi. Dünyada benzeri birçok örneği var.
TEK KRİMİNAL VAKA YOK
Sürücünün her yolcu alışında, yolcularında sadece ilk kez uygulamaya girdiklerinde sisteme yükledikleri fotoğrafları ve kişisel bilgileri güvenlikli bir mecrada seyahat imkânı veriyor.
Zaten konuşmamız sırasında Oğuz Alper Öktem’in de ifade ettiği gibi bugüne kadar ki süreçlerde tek bir kriminal vaka bile yaşanmamış.
Ayrıca yolcuların, uygulama üzerinden verdikleri puanlar ve şikâyet taleplerini yazmaları sürücülerin denetlenmelerine olanak sağlıyor. Bu da hem güvenli hem de konforlu yolculuğu beraberinde getiriyor.
“TAKSİ BARONLARI İLE SAVAŞIYORUM”
Martı’yı ABD’de borsaya açan ve 160 milyon dolarlık bir gelir elde eden Oğuz Alper Öktem, bu gelirin önemli bir bölümünü TAG’a yatırmış.
Ona göre bu uygulamanın yasallaşmasının önündeki tek engel ise “Taksi baronları” …
O ise mücadelesini vermeye devam ediyor ve eninde sonunda bu savaşı kazanacağına inanıyor.
110 bine ulaşan TAG sürücüleri ve aileleri ile 400 bine ulaşan kitle ile kavgasını verdiğini ifade ediyor.
Bugüne kadar 360 binin üzerinde dilekçe vererek uygulamanın yasalaşması için girişimde bulunmuşlar.
Bu dilekçeler de şirketin içinde klasör klasör yığınlar halinde duruyor.
GELECEKTE SİYASETÇİ OLARAK GÖREBİLİRİZ
Bu mücadelenin sonu nasıl sonuçlanacak.
Göreceğiz.
Ancak benim görüşüm Oğuz Alper Öktem bugün her ne kadar karşımızda iş insanı olarak dursa da üzerindeki kumaş Türkiye şartlarında bir siyasetçi için çok uygun.
Her ne kadar kendisi “siyaseti” şimdilik düşünmediğini ve işine odaklandığını söylese de yazımın en başında da belirttiğim gibi, biraz kilo verdiğinde, bir de beyaz gömlek giydiğinde halkın karşısına çıkması için hiçbir sebep yok.
Çünkü Cem Uzan’dan daha çok Cem Uzan’ı andırıyor.
En azından benim için…
GICIĞIM
Eleştirilerim bir yana, Oğuz Alper Öktem’in samimiyetinin hakkını da vermem gerek.
Son sorum şu oluyor:
“Sizin hakkınızda sosyal medyada çokça “Gıcık” değerlendirmesi var. Siz kendinizi “Gıcık” buluyor musunuz?
Tereddüt etmeden yanıtlıyor; “Evet gıcığım”
Ancak eklemeden de edemiyor.
Anket yaptırmış. Yaptırdığı ankette kendisi ile ilgili de sorular var. Ankete göre, kendisini medya ve sosyal medyadan tanıyanların ve bilenlerin yüzde 75’i kendisine güvenip, sempatik buluyormuş.
TAG mücadelesine destek verenlerin oranı ise yüzde 91’miş.
Bay Oğuz Alper Öktem’i takdimimdir.
Sürçü lisan ettiysek affola…
patronlardunyasi.com